bugün

entry'ler (2251)

seneye görüşürüz

covid aşısı genetigimizi degiştirecekse ve degişen genetigimizde bu espri bir daha olmayacaksa ben aşı olmaya razıyım. öyle bir espri işte.

2020 grip aşısı ödenme şartları

kahkaharla gülmeme sebep olan şartlardır. şaka gibi bir ülke olduk, adamlar hastalıklara puan sistemi getirmiş, 6 puanı olan aşı olacak.

--spoiler--
Kalp damarlarında tıkanıklığı, akciğerinde ya da midesinde problem olanlar, beyin kanaması geçirmiş buna benzer rahatsızlığı olanlar ve karaciğer rahatsızlığı olan hastalar 1 puan alabiliyor. Aşı için toplam puanın en az 5 ve 5’i geçmesi lazım. Eğer şekeriniz var, gözünüzde problem var veya böbreklerinize şeker vurmuşsa 2 puan alabiliyorsunuz. Böbrek hastalığınız orta veya ağır derecede ise 2 puan. Felç geçirdiysenin 2 puan. Etrafa çok fazla dağılmayan bir kanser türü varsa 2 puan. Lenf kanseriyseniz 2 puan. Karaciğerinizde orta ve ağır derecede bir rahatsızlık varsa 3 puan alabiliyorsunuz. Eğer çevreye yayılmış bir kanser türünüz varsa, AIDS iseniz o zaman 6 puan alabiliyorsunuz. Bu taslak kabul edilirse bir kişi grip aşısı için 5 ve 5’in üzerinde puan alması gerekmekte.”
--spoiler--

https://twitter.com/serka...tatus/1318863471388274688

fenerbahçe

2020 2021 sezonu şampiyonluğunu buz gibi * havada taraftarına kutlatacak olan takımım.

kurtlar vadisi

çakır öldükten sonra, polat'ın 6 babayı öldürmesi, hiristiyanlıkta 6 ölümcül günahı temsil etmektedir.

--spoiler--

Kürt Bedo - oburluk ( yemek yerken öldü.)
Freud Fethi - şehvett ( kafasında sütyenle öldü.)
Demir Görkemli - tembellik (küvette öldü.)
Üstün kısa - açgözlülük.
Faris Sarıyayla - kıskançlık.
Cerrahpaşalı Hal-iT - Kibir.

--spoiler--

alevi

muhafazakar bir ailede tasavvuf ehli biri olarak büyüdüm. etrafımdaki arkadaşların çogu aleviydi. alevilerin yaşantısı hayat tarzlarına hiç girmeyecegim, zaten her platform da bu konu hakkında bahsedilmiş. benim deginmek istediğim başka bir husus var.

tasavvufta bir sistem vardır, tasavvuf ehlinin bir amacı vardır bu yolda, o amaç ise "öze inmektir" ben işte bu "öze" inmeyi alevi türküleri dinleyerek saglamaya çalışıyorum.

benim şu anda veya nice tasavvuf erbabının yapmaya çalıştıgı, öze inme olayını bu alevi türkülerinde buluyorum.

allah aşkına bir baksanıza bizim şu illahi dediğimiz zikirli sözlere.

biz gidiyoruz cennete cennete
muhammedin dügünü var cennete cenette

bu nedir ya! bu kadar basit mi abi kendimizden emin olmak. her şey hallolmuş hesap nizam her şeyi geçmişiz, cennete resullun dügününe gidiyoruz.

ama alevi türküleri, sözleri öyle degil işte. insana hiçligi, yoklugu çileyi anlatır. mesela uzaklardan erkan ogurun sesi yankılanır eksiklik kendi özümde diye. veya bir nesimi sedası gelir tepelerin ardından rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem diye.
sonra mahsun-i şerifin sazı uzaklardan gelir NEM KALDI diye.

bahsettiğim parçaların içeriginin sadece bir kıtasında geçen sözler bile saatlerce tartışılacak sözler. bana yoklugu anlatan hiçlige doyuran sözler. sen hiç bir ilahi içerisinde duydun mu eksikligi kendi özünde arayan bir cümle. varsa yoksa cennete gidiyoz, altından kaplarla çesmesinden su içiyoz. bu kadar basit işte...ve onunla duygulanıp kibirli bir halde inanmayanların halini düşünüyoruz.

yok öyle bir dünya işte. çünkü cennet ucuz degil cehennem luzumsuz degil

aleviler yoklugu sıkıntıyı çeken insanlar benim gözümde. özü bulan insanlardır benim nezdimde. yaşam şekilleri inançları beni hiç ilgilendirmez, bize onlardan kalan hoş türküler yeter bana.

kimse bilmez

keremcem'in atv de yayınlanan dizisi. söylemesi ayıp çekilen mekanlardan birisi şahsıma ait. haftanın belli bir günü gelip çekim yapıp giderler.

bal porsuğu

allah'tan geldik dönüş yine allahadır ayetini hayatına empoze etmiş olan bir hayvan. o yüzden olsa gerek ki; hiç bir şeyden hiç kimseden korkmaz. tek düşüncesi vardır "ben bunu yiyebilir miyim acaba"

zamanın da söylenmiş ya! hayvanlar aleminin işidi diye. öyle degil, işid gücünü amerika'dan alır, batıdan alır. bu hayvanın gücü cesareti doğuştandır. kimse tarafından finanse edilmez, ölecekse de adam gibi ölür. en azından cesedi genç olur!!! öehhh

bir belgeselde izlemiştim kürekle bunu korkutmaya çalışıyorlardı da bu arkadaş ne yapsa begenirsiniz? evet evet küregi nasıl yerim diye pozisyon alıyordu.

hareket eden her şeye saldıran bu yerden bitmeye, kim bal porsugu adını verdiyse tebrik etmek gerek. muhtemelen tipine baktı sevimli bir şey... yaz kızım adı bal porsugu olsun dedi.

uzun lafın kısası kavgaya çagırılacak hayvanlardan bir tanesi benim için. hayvan olsam bunu gaza getirir ormanda isyan çıkartırırım.

ormanların kralıdır benim için.

leyla ile mecnun finali

(bkz: spoiler)
ismail abi: Balık. Hep uzakta, deniz kenarında ve sürekli bağırmak gerekiyor duyması için. Fanustan kurtulmak için gemi bekliyor.

Yavuz: Ağaç. Geceleri geliyor, pencereden giriyor. Gölgesi televizyona vuruyor.

iskender: Gerçekte hep mecnunu taşıdığı için sürekli arabayı itiyor. Mecnun ne yaparsa yapsın onu çok seviyor ve hiç terk etmiyor, iskender bir an bile gidecek olsa her şey dağılıyor.

Erdal: iskenderden sürekli para istiyor, borçları için iskender arabasını satıyor. Onun için paragöz
Nurten: Karabiber.
Erdal çocuğuna hep yumurta olarak baktı dizide, çocukları kahvaltıdaki yumurta.
Nurtenin Yiğeni: Siyah Kumandadaki MUTE(Sessiz Tuşu)
Kamil: iskenderin Mecnun'a aldığı forma, hep yedekte bekliyor, hiç giyilmiyor oyuna giremiyor.
Karabasan: Mecnunun hastalığı
Ak Sakallı Dede: iğne, hep asasını ^'vuruyor (yani iğne vuruyor) Mecnun'a ve Mecnunu hayal dünyalarına götürüyor. Bazı bölümlerde mecnun çok acı çektiği için sürekli ak sakallı dedeyi istiyor.
Kaan: Gerçek hayatta çok başarılı olmuş çocukluk arkadaşı, onun için bakkalı yönetebiliyor, herkes fikirlerine saygı duyuyor.
Az Sakallı: Dışardan gelen kedi, kim olduğu bilinmiyor, hep beraber yatıyorlar, yıkanmıyor, kokuyor ve evdeki herşeyi yiyor.
Arda: Hastalığın yan etkisi, Mecnunu Leylasını izlemekten alı koyuyor, Mecnun her seferinde ondan kurtulmayı başarıyor.
Dosto: iskenderin Mecnunun başucunda okuduğu 'Dostoyevski Kumarbaz' kitabı.
Zeynep: Yavuz'un dallarına konan yarasa, kör, hep uzun kulak takıyor. Yavuz, rüzgar estikçe ona dallarıyla şiir okuyor.
Eylül: Yavuzu yakıp yıkan, dallarını kurutan sonbaharı temsil ediyor.
Nisan: ilk baharı temsil ediyor, Yavuzu seviyor ama Yavuz sonbahardan sağ çıkamıyor.
Çiçekçi Kadın: Mecnun kazayı geçirip yatağa bağlı kaldığı zaman hastanedeyken ona bakan hemşire veya hasta bakıcı.
ME''lül''': Mecnunun sakat kaldığı zamanki çocuk hali, hiç onu konuşturmuyor, hiç gülmüyor, hareket etmiyor, sadece bakıyor felçli olduğu için ve Mecnun o halini unutmak için onu o hastanede bırakıyor ve eve, odasına getirmek istemiyor ama çocuk olduğu için kıyamıyor, onu hemşireye emanet ediyor.
Orhan Amca: iskenderin çocukluk arkadaşı ve Mecnun onu sadece iskenderin gösterdiği fotoğraflardan gördüğü kadarıyla yani çocuk haliyele biliyor.
Kırlent: Mecnunun yastığı, kimse olmadığında o öğüt veriyor Mecnun'a ve Kırlent odadaki Vazoya aşık.
Doktor: Mecnuna iğne yapan doktor, ve Mecnunu hiç iyileştiremediği için beceriksiz bir doktor hayallerinde.
Mecnunun Kafasından vurulması: Koma hali, beyninden dışarı çıkamıyor, başka şeyleri düşünemiyor ve sadece televizyondan Leylanın sesini duyunca uyanıyor.

Dizideki herşey, televizyon izleyip , bir odada hayalleriyle başbaşa kalmış bir çocuğun kafasında dönüyor. Olaylar, zamanlar hep dizi ve film benzeri akış üzerine kurulu, zamanda yolculuk, uzaya çıkma, Leylaya 'kıyamet kopsa' bile kavuşamayacağı. Bir daha gelmez böyle dizi muhteşem bir zeka ürünü, sonu bu şekilde çok hüzünlü, çok güzel herşey yerli yerinde. Leylaların aileleri , Metin amca, metonya hakkında fikir yürütemiyorum, bunlar hakkında fikri olan söylesin
(bkz: spoiler)

alternatif yılmaz özdil kitap isimleri

son kemalist bükücü/sövüşleyici yılmaz reisin yazacagı kitaba isim önerileri.

(bkz: ben atatürk ve nutuk)
(bkz: ben ben ben para atatürk)

azer bülbül dinlerken oluşan istemsiz titreme

(bkz: adnan şenses şarkılarında ceket takma eşigi) ile yarışan durum.

allah her ikisine de gani gani rahmet etsin.

28 kasım 2017 reza zarrab duruşması

NiYE LAN BU BENiM MiLLi DAVAM OLUYORMUŞ ANLAMADIM.

bak güzel kardeşim ambargoyu koyan abd degil. birleşmiş milletler koyuyor. bunu bir anlayalım. birleşmiş milletlerde kim var! çin var rusya var fransa var. rusya bile iran'a ambargo konulsun diye oy verdi düşü.

ab sana diyor ki; iran ile ticaret yapabilirsin, ama karşılıgında para degil, mal verirsin ürün verebilirsin diyor. bilale anlatır gibi anlatayım, adam sana çifçin kazansın senin teksilcin kazansın diyor. tepedekilerde "yemişim lan çifçisini ben para alacam" diyor. alıyor. ve bu parayı vergi cenetlerine havale edip aklıyorlar. şimdi kim vatan haini. çiftçiyi düşünün ben mi?

18 ekim 2017 yurtiçi kargo nun beni evde bulmasi

BENi HAYRETLERE DÜŞÜREN BULMA OLAYI.

BU SABAH HER ŞEY PLANLADIGIM GiBi BAŞLAMIŞTI. KURDUGUM SAATTE UYANIP AYARLADIGIM ZAMANDA EVDEN ÇIKACAKTIM. HER ŞEY MÜKEMMEL GiDiYORDU. PLANLARIM ARASINDA YURTiÇi KARGONUN BENi EVDE BULAMAMASI VE AKABiNDE KARGOMU GiDiP ŞUBEDEN ALMAK VARDI. (bkz: yurtiçi kargonun müşterilerini evinde bulamaması) AMA ÖYLE OLMADI, NALET OLASI KARGOCU BENi EVDE BULMUŞTU. BiR ANLIK GAFLETiMLE PENCEREYE GiTMEMLE GÖZ GÖZE GELMiŞTiK. artık kaçamazdım ve kapıyı açmalıydım. açtım da. ama bütün planlarım altüst olmuştu. şaşkındım ve birazcıkta kırgındım. bu kırgınlıgım kargocunun beni evde bulamamasına alışık olan bünyeme ters geldiği içindi. ve benim için artık hi. bir şey eskisi gibi olmayacaktı. sanırım artık kargocumu degiştirme zamanım gelmişti. teşekkürler yuriçi kargo. inşallah daha iyi bir dünyada, daha farklı zamanlarda gene karşılaşırız.

selam * (bkz: aras kargo)

tanım: yurtiçi kargoya yakışmayacak bir bulma rezalet.

metrobüs

ben bunu her gün kullanıyorum. iki gündür meydana gelen kaza haberlerinden sonra, eşim diyo ki bana "dikkat et cnm cam kenarına falan oturma" lan ben ayagımı basacak yer bula bildiğime şükrediyorum, sen bana cam kenarı diyon. cam kenarını gördügümüz mü var.

ayrılsak da beraberiz

ayrılma sebeplerinin arasında "diş macununu ortadan sıkmak" vardı.

göz göze gelmekten korkulan durumlar

umumi tuvalette ihalenin üzerinize kaldıgı an.açıklayıcı olmadıysa biraz açayım.

diyelimki sıkıştın ve ilk gördügün umumi tuvalete son bir can havlesiyle daldın, birde ne göresin? senden önceki oruspuçocugu kaya gibi bırakmış emaneti, ve iz bırakmadan ortadan kaybolmuş.(benden önceki oruspuçocgu derken, ben ondan sonraki orospuçocugu degilim yanlış anlaşılma olmasın)sende o manzarayı gördükten sonra "vay anası skişmiş, su dök götveren" diye söylenirken, diger kabine geçmek için kapıyı bir açarsın ki karşında sıra bekleyen bir adam, aha kaldımı sana ihale? adam sana dönüp "ulan ayıp, tartsam şunu senden agır gelir"dese diyecek bir şeyin yok...oturup adamada derdini anlatamasınki.

çözümü buldum ama; böyle bir şeyle karşılaştıgım an, hemen basıyorm kalayı...gerçi bu seferde "herif bokuyla tartışıyor"diyorlar ama, o göz göze gelme anından daha stressiz oluyor benim için.

house md

--spoiler--
•Herkes yalan söyler..
•Asla doktorlara güvenme.
•Hakikat, yalanlarda başlar..
•Umudun yüksek diye ilaçlar daha hızlı etki etmez.
•Yeni iyidir.Çünkü eskisi ölümle sonuçlandı.
•Bilmemek yapmaya korktuğum şeyleri yapmamı sağlıyor
•insanlık fazla büyütülüyor.
•Hata yapmak tıbbın doğasında var. Birilerini öldüreceksin. Eğer bu gerçeği kaldıramıyorsan başka bir meslek seç, veya tıp okulunu bitir ve öğretim görevlisi ol.
•Eğer iyileşirse ben haklıyım, ölürse sen haklısın.
•Sadece fakir insanları öldüren hastalıklara çare bulmada para yok.
•Özür dilenmesini pek umursamıyorum.
•Hepimiz hata yaparız ve hepimiz bir bedel öderiz.
•Birinin yanında 30 yıl boyunca durup onun kırışmasını izlemek.. işte gerçek fedakarlık budur.
•Nefret ve aşk arasında ince bir çizgi yok. Hatta her 20 fitte silahlı gözcülerin olduğu bir Çin Seddi var.
•ilgilenilmesi gerekenler; sadece hastalar değildir.
•Zamanın katı bir yapı olmadığı ispatlandı.
•Bu yaptığın hareket en sevdiğim türden; dramatik ve boşuna..
•En başarılı evlilikler yalanlar üzerine kuruludur.
•Bu hayatın en büyük trajedilerinden biri; birşeyler hep değişir.
•Hatalar sebep oldukları sonuçlar kadar mühimdir.
•Hiçbir zaman matematikte iyi olmadım, ama neredeyse hiç, hiçten fazladır; değil mi ?
•Mavi gömleğini giy,o seni neredeyse yakışıklı gösteriyor.
•Kendini beğenmişlik hakedilmelidir
•Hastalar her zaman kanıt ister, biz burada araba üretmiyoruz, biz garanti vermiyoruz.
•Birisi hakkında gerçeği öğrenmek istiyorsan, muhtemelen o kişi gerçeği sorman gereken en son kişidir.
•insanların daha güvenli araba kullanmasını istiyorsan,hava yastıklarını çıkartıp, boyunlarını hedef alan bir maket bıçağı yerleştir. Kimse saatte 5 kilometreden fazla hız yapamaz.
•Herkesin yalan söylemesi, insanoğlunun temel gerçeğidir. Tek değişken hangi konu hakkında olduğudur..
•Teselli olacaksa söyleyeyim. zaten herkes yalnız ölür.
•Hayatın en baştan berbat durumda olunca düzlüğe çıkmaktan başka çaren yoktur.
•Problem şu ki, bir şeye verilecek mantıklı bir cevabımız yoksa, aptal cevaplarla kendimizi avuturuz
•– Doktor House.
* Doktor Jamie Conway. isminizi duymuştum.
– Çoğu insan duymuştur. isim olarak da kullanılıyor.
•Colleen: Onun diş fırçasını mı kullandın ? Bu çok iğrenç!
House: Büyütülecek ne var ? Sanki bir gece önce tükürüklerimizi değişmeyi sorun etti de…
Taub: Virüs 200 yıldan fazla yaşayamaz.
House: Sen yaşıyorsun ama.
•House: Seninle striptiz kulübünde tanışmıştık.
Stacy :Harcadığım en kötü 2 dolardın.
•– O olmadan yaşayabileceğimi sanmıyorum.
* Neler olmadan yaşayabileceğini bilsen şaşarsın.
•House: Köpekle konuştunuz mu?
Cameron: Yabancı dilimiz seninki kadar iyi değil.

--spoiler--

çalışmak

--spoiler--
insanoğlu olarak nasıl bir şirkete geldik lan biz böyle? çalışan tek canlı biziz. böyle malafat gibi, pazartesi sabah gelip haftasonuna kadar sabahtan akşama kadar bir yerde oturup çay-kahve içiyor, bedenimiz damacanaya benzeyene kadar masanın başından kalkmıyoruz. dışarıdaki köpeğe bakıyorum, haftalardır hiçbir şey yapmıyor. güneşin altında yuvarlanıp, ara sıra seks yapıyor. parkta yatıyor, oradan kalkıp ağacın altına gidiyor. çalışma ihtiyacı duymuyor adam. saygı duyuyorum. muhabbet kuşları da ne okula gidiyor ne de sonra daralacağı bir işe girip fosforlu tüyleri dökülene kadar, sikimsonik programların karşısında dosya aramakla vakit kaybediyor.

sistemin çarkı, bitmeyen şarkı gibi geyiklere girmenin alemi yok. sorun net, önümüzde kilim desenli apartman gibi serilmiş. istemediği şeyleri yapmak zorunda kalan tek denyo biziz.

o değil, kendi hayatımızı mahvettiğimiz gibi başka hayvanlara da eziyet ediyoruz. atlar biz sefa yaparken faytonu çekiyor, köpeğe bizi korusun diye eğitim veriyoruz. eti yenebilir hayvanları parçalayıp, yenemeyecek hayvanların derisinden çanta yapıyoruz.

ulan bu nasıl bir vandallık, nasıl bir yok etme güdüsüdür? aynı tanrıya başka yoldan inanıyor diye kafalar kesiliyor, füzeler gönderiliyor. denizin dibinde hiç ışık görmemiş canlılar bulup, onları kameraya alıyoruz. hayvanda göz oluşmamış ışığa gerek yok diye, sen hayvan gibi projektörle gidip bir de filme alıyorsun.

alma amına koyim!

kendin bokun içine bulaşmışsın zaten, mis gibi cennetten bile bu bitmek bilmez merakın yüzünden kovulmuşsun.

kim yedi lan o elmayı? hacı, elma lan bu? yani eve alırsın, 2 hafta sonra yemeyi unuttuğundan çöpe atarsın. daha fazlası değil. eksik tasarım mıyız? proje hata verdi, artık olduğu kadar deyip mi gönderildik bu dünyaya bir bilebilsem.

ne kadar gereksiz taş, işe yaramaz hamle var altından insan çıkıyor. makyaj yapmak da neyin nesidir yahu? köpeğe kazak giydirmek, toka takmak nedir? bir milyon tane çizim programı bulup, bunlarla bir şey çizememek nedir?

bu dünyanın başına gelmiş en kötü türün, başarısız bir temsilcisiyim. en az bu yazıyı okuyan, okumayıp cevahir'de pantolon deneyen, tüm gün tavuk döner kesen, kunil gibi konuşan, saçlarına yarım kilo jöle süren, kafasiken telefonların susmadığı banka şubesinde akşam olmasını bekleyen, sex shopta dildoları rafa dizen, köşe yazısını yazmaya çalışırken " yazacak bişey kalmadı mnkym" diye ekrana bakan, bu toka bu kafaya uymadı diye başka toka deneyen, yanında çalıştığı insanların süzme salak olduğunu düşünen herhangi bir insan kadar başarısızım.

işin kötüsü: bu başarı, kariyer, vizyon sikini çıkaran da yine aynı tür. manyak mıyız, divane miyiz, mazo muyuz nedir anlamadım ki?
--spoiler--

kim jong un un roket attık bekliyoz pozu

http://i.telegraph.co.uk/...ng-un-rocket_2427742k.jpg

düşecegi yok ama, bekliyoz işte bakışı.

kız babası olmak

bugün aldıgım bir haberle yakın zamanda alacagım ünvan.

korkun lan benden erkekler. bi yan bakın bakayım kızıma.

tarkan

zamanın da konserlerinde kızlar "tarkaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan" diye bagırırlardı. bir gün gene böyle haberlerde bu kızları gösterirlerken, kızlardan birinin "tarkaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan" diye bagırmasına o esnada tv'nin önünden geçen babamın "yırtılsın arkaaaaaaan" diye cevap vermişligi vardı. o gün kimse gülmemişti ama, şimdi aklıma gelince komik geldi.